FEN BİLGİSİ

  1. Sınıf Sistemlerin Sağlığı Konu Anlatımı

DESTEK VE HAREKET SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

Destek ve hareket sisteminin sağlıklı gelişebilmesi için en önemli etken, dengeli beslenmedir.Kemiklerin iyi gelişebilmesi ve sertleşmesi için kalsiyum, fosfor ve D vitamini alınması gerekir. D vitamini eksikliğinde raşitizm hastalığı görülür.

Kasların gelişip güçlenmesi için de proteinli besinlerin alınması gerekir. Sütte kalsiyum bulunur. Bunun için gelişme çağındaki çocuklar ve gençler bol miktarda süt içmelidir.

Kasların ve kemiklerin gelişip güçlenmesi için yaşa uygun ve düzenli spor yapılmalıdır. Spor yaparken kaslara aşırı yüklenilmemelidir. Ağır spor yapmak, kramplara neden olabilir.

SİNDİRİM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

Sindirim sisteminin sağlıklı olabilmesi için ağız ve diş sağlığı çok önemlidir.

Bunun için;

  1. Dişlerimizi günde en az üç kez fırçalamalıyız.
  2. Fındık,ceviz gibi yiyecekleri dişlerimizle kırmamalıyız.
  3. Süt içmeliyiz.
  4. Arka arkaya sıcak ve soğuk yiyecekleri yememeliyiz.Diş minesine zara verebiliriz.
  5. Çok şekerli yiyeceklerden uzak durmalıyız.
  6. Küçük lokmalar alıp iyice çiğnemeliyiz.
  7. Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durmalıyız.
  8. Meyve ve sebzelerin iyi yıkanmış olmasına dikkat etmeliyiz.
  9. Etlerin iyi pişmesine özen göstermeliyiz.
  10. Yemeklerden önce ve sonra mutlaka ellerimizi yıkamalıyız.
  11. Stres ve düzensiz yaşamdan uzak durmalıyız.

SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI

Ülser: Mide öz suyunun mide ve onikiparmak bağırsağını aşındırmasıdır.

Reflü: Asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle, yemek borusunun asitten kendini koruma özelliği yok olur.[

Gastrit: mideyi koruyan mukozanın iltihaplanması olayı.

Dizanteri: Basillerin ya da amiplerin kalın bağırsağa yerleşerek yol açtıkları bir hastalıktır.

İshal: Bütün bulaşıcı hastalıklar, bağırsak parazitleri, beslenme ve emilim bozukluklarında ortaya çıkan bir hastalıktır.

Gıda zehirlenmesi: Bozulmuş, mikroplu veya kirli besinlerin yol açtığı bir hastalıktır.

Apandisit: Kör bağırsaktaki apandisin iltihaplanmasıdır.

SİNİR SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

  1. Sinir sistemi organları çarpma ve vurmaya karşı korunmalı, zarar görmemelidir. (Çünkü zedelenen nöronlar veya sinirler belli bir yaştan sonra yenilenemezler).
  2. Alkol, sigara ve uyuşturucu kullanılmamalıdır. (Sinir sisteminin çalışma düzeni bozulur).
  3. Gürültülü ve gerilimli ortamlarda bulunulmamalıdır.
  4. Dengeli beslenilmeli ve düzenli uyunmalıdır.
  5. Ağır yük kaldırılmamalıdır. (Omurilik için).
  6. Düzenli olarak spor yapılmalıdır.

SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI

1- Felç :
Beyindeki kan akışının azalması sonucu sinirlerin ve kasların çalışmasının engellenmesi, hareket sinirlerinin zedelenmesidir.

2- Sara :
Beyindeki sinir hücrelerinin ani ve geçici olarak görev yapamaması sonucu geçici bilinç kaybıyla nöbetlerin ortaya çıkmasıdır.

3- Parkinson :
Beyindeki uyarırlı alan sinir hücrelerinin görevini yapamaması sonucu ellerin birinin istem dışı hareket etmesi ve bilinç kaybının ortaya çıkmasıdır.

4- Menenjit :
Beyin veya omuriliği örten zarların (uzun süren grip ve nezle sonucu) bakteri, virüs ya da mantar bulaşması sonucu iltihaplanmasıdır. Ölüme yol açabilir.

5- Kuduz :
Kuduz hastalığı hayvanlardan insanlara geçen ve merkezi sinir sistemini etkileyen virüslere bağlı bir hastalıktır. Hastalığa etken olan virüs insanlara genellikle hayvanın ısırması sonucu gelişir.

 DOLAŞIM SİSTEMİNİN SAĞLIĞI

  1. Dolaşım sisteminin sağlığını olumsuz etkileyen en önemli etkenler sigara, alkol ve kirli havadır.
  2. Sigaradaki nikotin, kanın mikroplara karşı direncini azaltır.
  3. Alkol, damarların esnekliğini bozarak genişletir.
  4. Çocuklukta geçirilen enfeksiyonlar ve bademcik hastalıkları kalbi olumsuz etkiler.
  5. Uzun süre ayakta kalmak veya hareketsiz kalmak, toplardamar kapakçıklarını bozarak varise sebep olur.

BOŞALTIM SİSTEMİ HASTALIKLARI

1.BÖBREK YETMEZLİĞİ:

Böbrek fonksiyonlarındaki kalıcı bozukluk nedeniyle böbrekle atılması gereken zararlı maddelerin atılamamasına bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır.Böbrek yetmezliği ilerler ve kalıcı hale gelirse başka tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir bunlar diyaliz tedavisi ve böbrek naklidir

BÖBREK İLTİHABI: Böbreklerin iç kısımlarının iltihaplanmasıdır.

BÖBREK TAŞI : Besinlerle alınan fazla Kalsiyum ve D vitamini taş oluşumuna sebep olabilir. Böbrek taşları da böbrek kanamalarına ve şiddetli ağrılara sebep olur.Kanlı idrar çıkması görülür.

  1. SARILIK: İdrarda safra boyalarının görülmesidir.Safra kana emilir ve kandaki safra boyaları idrara geçer ve idrarın rengi koyu kırmızıya dönüşür.Hastanın göz akı ve derisi de sarımsı olur.
    ŞEKER HASTALIĞI : Glikozun idrara geçip ,geri emilememesidir.

NEFRİT : Nefronların iltihaplanmasıdır.

ÜREMİ: Böbreğin yeterince üre süzememesi, durumunda kandaki üre miktarının artması ile oluşur.

  1. Sınıf Sesin Yayılması Konu Anlatımı

Katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerin oluşturduğu, tanecikler ile iletilebilen, dalgalar şeklinde yayılan enerjiye “ses” denir.

Ses, titreşimlerde oluşur. Titreşimler, ses kaynağından temas halinde olan katı, sıvı ve gaz ortamların taneciklerin de titreşmesinde neden olur. Sesin maddeler içindeki hareketine sesin yayılması denir.

Ses boşlukta yayılmaz. Sesin yayılabilmesi için mutlaka bir ortam gereklidir.

Ses katı, sıvı ve gazlarda yayılır.

Ses; durgun bir suya atılan taşın suda oluşturduğu halkalar gibi, dalgalar halinde yayılır.

Maddeyi oluşturan tanecikler birbirine ne kadar yakında ses o kadar hızlı yayılır. Yani ses Katı > Sıvı > Gaz şeklinde yayılır.

Sesin Katı, Sıvı ve Gazlarda Yayılması

  1. Sesin Katılarda Yayılması

Katı tanecikler birbirine daha yakın ve düzenlidir. Bu nedenle katı maddeler sıvı ve gazlara göre daha hızlı yayılır.

Örnekler:Yan dairede yaşayan komşunuzun sesini duymuşsunuzdur. Ses duvardan geçmesi, sesin katı maddelerde yayıldığını gösterir.

  1. Sesin Sıvılarda Yayılması

Ses, sıvılarda orta bir hızda yayılım gösterir. En hızlı katılarda ve en yavaş gazlarda yayılır.

Örnekler:

Deniz canlılarının birbirleri ile haberleşmeleri

Gemilerin sonar cihazlarının çalışma prensibi

Deniz taşıtlarının motor seslerini suyun içinden duyan balıkların hemen kaçışmaya başlamaları

Su içinde birbirimizin seslerini boğuk bir şekilde de olsa duyabilmemiz

  1. Sesin Gazlarda Yayılması

Çevremizdeki ses kaynaklarından çıkan sesler havada(gaz ortam) yayılarak kulağımıza gelir. Konuşmalarımız, yıldırım, şişek olayları da sesin havada yayıldığını gösterir.

Örnekler:

  1. Sokakta oluşan gürültü
  2. Gök gürültüsü
  3. Sehpanın üzerinde çalan telefon sesi

SESİN YAYILMA HIZI

  1. Ses dalgaları havada 1 saniyede 340 metre yol alır.
  2. Ses dalgaları suda 1 saniyede 1435 metre yol alır.
  3. Ses dalgaları katılarda 1 saniyede yaklaşık 5000 metre yol alır.
  4. Sınıf Duyu Organları Konu Anlatımı

Vücudumuza dış ortamdan gelen bilgiler, duyu organları yoluyla sinir sistemine taşınır.

Duyu organları içinde özel hücre grupları olan duyu almaçları (hücreleri) yer alır.

Bu duyu almaçları sayesinde çevremizdeki bir cismin rengini, sesini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını ve soğukluğunu fark ederiz.

Duyu organları tarafından alınan bu uyarılar beyne iletilir.

Beyin, gelen uyarıları değerlendirerek vücut için gerekli komutları verir.

GÖZ

İnsanlarda göz, ışık alan ve bundan dolayı görme olayını gerçekleştiren, göz yuvarlağı içinde bulunan özelleşmiş bir organdır.

 Nasıl Görürüz?

  1. Göz, yüz bölgesinde, göz çukuru denilen yuvalarda bulunur.
  2. Şekli yuvarlaktır. Göz, ışığı algılayan duyu hücrelerine sahip görme organımızdır.
  3. Göz, görme işinde doğrudan görev alan kısımlar ve koruyucu kısımlardan oluşmuştur.
  4. Koruyucu yapılar kaşlar, göz kapakları, kirpikler, göz yaşı bezleri ve göz kaslarıdır.
  5. Göz üç tabakadan oluşur. Dıştan içe doğru sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabakadır.
  6. Sert Tabaka

Göz yuvarlağını en dıştan saran beyaz renkli sert tabakadır.

Sert tabaka gözün iç kısmını korur ve göz yuvarlağının ön tarafında saydam tabakayı meydana getirir.

Saydam tabaka (kornea) sert tabakanın incelip saydamlaşmasıyla oluşmuştur.

Saydam tabaka, ışığı kırar ve göz bebeğinde toplanmasını sağlar.

  1. Damar Tabaka

Sert tabakanın altında yer alır.

Gözü besleyen kan damarları bakımından zengindir.

Damar tabakanın iç yüzeyi, siyah renk maddesi taşıyan hücrelerden oluşur.

Bu tabaka gözün içini karanlık bir odaya çevirir. Fazla ışık bu tabakada emilir.

İris:

Damar tabakanın gözün ön tarafında düzleşmesiyle düz kaslardan oluşmuş bir yapıdır.

Daralıp genişleyerek göze girecek ışık miktarını ayarlar.

 Göz Bebeği:

İrisin ortasında bulunan, göze ışık girmesini sağlayan açıklıktır.

Göz Merceği:

Canlı, esnek ve saydam bir yapıdır.

Göze giren ışığı kırıp ağ tabakaya düşmesini sağlar. Göz merceği, kaslarla damar tabakaya bağlıdır.

  1. AĞ TABAKA (RETİNA)
  2. En içteki tabakadır.
  3. Yapısında görme duyu hücreleri bulunur.
  4. Işığa duyarlı hücrelerin bir kısmı koni, bir kısmı çomak şeklindedir.
  5. Çomak şeklinde olanlar zayıf ışıkta görmeyi sağlar.
  6. Koni şeklinde olanlar parlak ışıkta ve renkli olarak görmemizi sağlar.
  7. Görüntüler, ağ tabaka tarafından alınarak elektrik sinyalleri şeklinde sinirlere verilir.
  8. Sinirler, görüntüyü beyne iletir.
  9. Görüntü beyinde algılanır.
  10. Ağ tabaka üzerindeki sarı benek görmenin en iyi olduğu, kör nokta görmenin olmadığı yerdir.
  11. Sarı benek, göz merceğinin ışığı odakladığı yerde bulunur.
  12. Kör nokta, görme sinirlerinin gözden çıktığı ışığa duyarlı olmayan bir bölgedir.
  13. Görme Olayının Gerçekleşmesi
  14. Göze dışarıdan gelen ışık, sırasıyla şu kısımlardan geçer ve ağ tabakaya ulaşır:
  15. Işık → kornea → göz bebeği → göz merceği → retina (ağ tabaka)

GÖZ KUSURLARI

Göz kusurları doğuştan olabileceği gibi sonradan da kazanılabilir. Doğuştan olan göz kusurları renk körlüğü ve şaşılıktır.

Sonradan kazanılan göz kusurlarında görüntü sarı lekenin üzerine düşmez. Bu yüzden de görüntü net değildir.

MİYOPLUK (Uzağı Net Görememe)

Görüntü sarı benekte değil, retina tabakasıyla mercek arasında oluşur.

Miyop insanlar yakını görür, fakat uzaktaki cisimleri net göremez.

Düzeltilmesi

Kalın kenarlı mercekle düzeltilir.

HİPERMETROPLUK (Yakını Net Görememe)

Hipermetrop gözde görüntü retina tabakasının gerisinde oluşur.

Hipermetrop göz uzaktaki cisimleri görür, fakat yakındaki cisimleri net göremez.

Düzeltilmesi

İnce kenarlı mercekle düzeltilir.

ASTİGMAT (Bulanık Görme):

Merceğin veya saydam tabakanın yüzeyinin pürüzlenmesiyle oluşur. Silindirik mercekle düzeltilebilir.

PRESBİTLİK

Göz merceğinin esnekliğini kaybetmesiyle oluşur. İnce kenarlı mercekle düzeltilir. Yaşlılarda görülür.

KATARAKT

Merceğin saydamlığını yitirmesiyle oluşur. Ameliyatla düzeltilir.

ŞAŞILIK

Göz yuvarlağını hareket ettiren kasların normalden uzun ya da kısa olmasından kaynaklanır.

Ameliyatla düzeltilebilir.

 RENK KÖRLÜĞÜ

Bazı renkleri ayırt edememe durumudur. Kalıtsal bir hastalıktır.

Genelde renk körleri kırmızı ve yeşil rengi ayırt edemez.

KULAK

Kulak, işitme ve denge organıdır. Cisimlerin titreşmesi sonucu havada ses dalgaları oluşur.

Kulak, ses dalgalarını algılayan duyu organımızdır.

Kulak; dış, orta ve iç kulak olmak üzere üç bölümde incelenir.

  1. Dış Kulak

Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur

Kulak kepçesi, kıkırdaktan yapılmış kıvrımlı ve esnek bir yapıdır.

Çevreden gelen sesleri toplar. Ses dalgaları kulak yoluyla orta kulağa iletilir.

  1. Orta Kulak

Kulak zarı çekiç, örs, üzengi kemiklerinden oluşur. Östaki borusu orta kulağa açılır.

Kulak yoluyla gelen ses dalgaları kulak zarını titreştirir.

Çekiç, örs ve üzengi kemikleri bu titreşimleri iç kulağa aktarır.

Östaki borusu orta kulağı, yutağa bağlar. Dış kulak ve orta kulak arasındaki basıncı dengeler.

  1. İç Kulak

İç kulakta hem işitme hem de vücudun dengesini sağlamakla ilgili yapılar bulunur.

Oval pencere, yarım daire kanalları ve salyangozdan oluşur.

Orta kulaktan küçük kemiklerle taşınan titreşimler iç kulakta oval pencereye aktarılır.

Salyangozda, korti organı denilen yapıda işitme duyu hücreleri vardır.

Salyangoz içindeki sıvı tarafından iletilen ses uyarıları, duyu hücreleriyle algılanarak işitme sinirleriyle beyne iletilir.

Beyinde bu uyarılar yorumlanarak işitme olayı tamamlanır.

 Yarım Daire Kanalları

Salyangozun üst kısmında bulunur.

Birbirine dik yarım daire şeklinde üç kanaldan oluşur.

Her iki kulağımızda bulunur.

İçinde sıvı vardır. Yarım daire kanalları beyincik ile birlikte görev yaparak dengede durmamızı sağlar.

İşitme olayı ile ilgisi yoktur.

BURUN

Burun, koku alma organımızdır. Burun boşluğu iki delikle dışarı açılır. Iç taraftan yutağa bağlanır.

Burun boşluğunun üstünde burnun içini örten epitel doku üzerinde koku sinirlerinin yoğun olduğu sarı bölge vardır.

Bu yüzey mukus salgısı yapar. Buraya mukoza da denir. Koku sinir uçları mukoza içinde gömülüdür.

Koku taşıyan gazlar, burna girdikten sonra mukus sıvısı içinde çözünerek duyu sinirlerini uyarır. Sinirler uyarıları beyne iletir. Böylece koku algılanır.

DİL

Dil, tat alma organımızdır. Epitel doku ile örtülüdür.

Dil üzerinde tat tomurcukları bulunur.

Tat tomurcukları içinde duyu hücreleri vardır.

Bu tomurcuklarda dört ana tat algılanır:

Acı, tatlı, tuzlu ve ekşi. Tat tomurcukları dilin belli kısımlarında yoğunlaşmıştır.

Bu yüzden dilin bazı bölümleri belli tatları daha iyi algılar.

 NASIL TAT ALIRIZ?

Bir maddenin tadının algılanabilmesi için maddenin tükürük sıvısı içinde çözünmesi gerekir.

Dilde çözünen tat molekülleri tat tomurcuklarını uyarır.

Uyarı, tat tomurcuğundan sinirlere aktarılır ve beyne iletilir.

Tadın alınmasında, besinin koku moleküllerinin uyarmasıyla burun da rol oynar.

Dil, besinleri ağzımızda çevirerek dişlerimizle parçalamaya yardım eder.

Ayrıca, ses ve harflerin çıkışına yardım ederek konuşmamızı sağlar.

 DERİ

Deri, vücudu çepeçevre saran, geniş yüzeyli bir organımızdır.

Deri, insanda;

– Dokunma, basınç, sıcaklık, ağrı gibi mekanik duyuları algılar.

– Terlemeyle boşaltıma yardımcı olur.

– Mikropların girişini engeller.

– Solunuma yardımcıdır.

– Vücut ısısının ayarlanmasında etkilidir.

Deri, üst ve alt deri olmak üzere iki tabakadan oluşur.

  1. Üst Deri (Epidermis)

Üst deri, ölü tabaka ve malpighi tabakasından oluşur.

Ölü Tabaka (Korun):

Sertleşmiş protein ve ölü hücrelerden oluşur. Mikropların vücuda girişini engeller.

Canlı Tabaka (Malpighi):

Ölü tabakanın altında bulunan canlı hücrelerden oluşan kısımdır.

Bu tabakada ölen hücreler üst tabakayı oluşturur. Deriye renk verir.

  1. Alt Deri (Dermis)

Kıl kökleri, kan damarları, sinirler, duyu hücreleri, ter bezleri, bağ doku ve yağ hücreleri bulunur.

Duyu almaçları (duyu hücreleri) vücudun her yerine aynı oranda dağılmamıştır.

Örneğin topuklarımızın ısıya duyarlılığı ile elimizin ısıya duyarlılığı farklıdır.

SİNİR SİSTEMİ

Vücudumuzdaki organların ve sistemlerin düzenli ve uyum içerisinde çalışmasını sağlayan  ve yöneten sisteme sinir sistemi denir.

Sinir sistemi vücudumuzu bir ağ gibi sarmıştır.

Bağlı olduğu organlara uyarıların iletimini sağlar. Böylece organlar , daha hızlı ve güçlü bir şekilde yönetilirler.

Sinir sistemi farklı görevlerin yapılması için özelleşmiş hücrelerden oluşur.Bu hücrelere sinir hücresi (nöron) denir.

 Sinir sistemi 2 temel kısımda incelenir.

Merkezi Sinir Sistemi

Endokrin (Hormanal =iç salgı bezleri) sistemi

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ

Sinir sisteminin yönetim ve değerlendirme ile ilgili kısmıdır.

Vücudun idare merkezi olup organ ve sistemlerin çalışma düzenlerini ayarlar.

Merkezi sinir sistemi özel sinirsel organlardan oluşur.

Kafatası ve omurga kemikleri arasında korunan bu sinirsel organlar beyin, beyincik, omurilik soğanı ve omuriliktir.

 BEYİN

Vücudumuzun öğrenme ,hafıza ,düşünme ve yönetim merkezidir.

Duyu organlarından gelen bilgileri değerlendirir.

Acıkma ,susama,uyku ve uyanıklık gibi olayları düzenler.

Kan basıncımızı ve vücut sıcaklığımızı ayarlar.

Konuşma ,okuma gibi etkinlikleri düzenler.

Merkezi sinir sistemindeki diğer organların yardımıyla organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmasını düzenler.

Vücudumuzda bilinçli olarak yapılan yaşamsal olayları düzenler.

BEYİNCİK

Vücudumuzun hareket ve denge merkezidir.

Kol ve bacaklarımızdaki kaslarımızın birbirleriyle uyumlu çalışmasını sağlayarak hareketlerimizin daha dengeli olmasını sağlar.

OMURİLİK SOĞANI

Beyin ile omurilik arasında bulunur.

İsteğimiz dışında çalışan iç organlarımızın kontrolünü sağlar.

Solunum ,boşaltım ve sindirim sistemimizin çalışmasını düzenler.

Öksürme,hapşırma,çiğneme ,yutkunma ,kusma gibi olayları düzenler.

Beyin ile omurilik arasında sinirsel uyarıların iletimini sağlar.

 OMURİLİK

Omurilik soğanından başlayıp ,kuyruk sokumuna kadar devam eden omurga içerisinde bulunan sinir dokusudur.

Beyinle diğer organların arasındaki bilgi iletimini sağlar.

Refleks davranışlarını gerçekleştirir.

 ÇEVRESEL SİNİR SİSTEMİ

Merkezi sinir sistemi dışında yer alan yer alan milyonlarca sinir hücresi ,Çevresel sinir sistemini oluşturur.

ÇSS ,MSS ile organların arasındaki iletişimi sağlar.

Canlıyı etkileyen ses,ışık , koku,tat gibi iç ve dış değişmelere uyarı  denir.

Duyu organlarında bulunan duyu nöronları,bu yapıları MSS’ne taşırlar.

Sinir hücrelerinde taşınan bu sinirsel bilgilere ise uyartı  denir.

Uyartılar beyinde değerlendirilerek ,gelen uyartıya karşı bir cevap oluşturulur.

Oluşan cevap ,yine sinir hücreleri yardımıyla organ yada yapılara iletilir.

Organ ve yapılarda uyarıya karşı davranış gösterir.Bu davranışlara tepki  denir.

 REFLEKS

Duyu organlarına yapılan ani,hızlı ve güçlü uyarılara karşı,hızla tepki gösterilmesine refleks denir.

Refleks hareketlerimiz omurilik tarafından gerçekleştirilir ancak kontrolü beynimiz tarafından olur.

2 tür refleks vardır.

Doğuştan kazanılan (şartsız) refleksler

Öğrenme sonucu sonradan kazanılan(şartlı) refleksler

Yeni doğan çocukların emme davranışı

Diz kapağına vurunca ayağın hareket etmesi

Üşüyünce kılların dikleşmesi

Yüksek ışıkta göz bebeğinin küçülmesi

v.b refleksler, doğuştan kazanılan ve hayat boyu devam eden reflekslerdir.

Dans etme,

yüzme,

örgü örme ,

araba kullanma

Limon görünce ağzın sulanması

Zil sesini duyan köpeklerde ağızda salya oluşumu

v.b reflekslerde, öğrenme sonucu sonradan kazanılan reflekslerdir.

ENDOKRİN ( İÇ SALGI =HORMONAL) SİSTEMİ

Salgı bezlerinde üretilerek kan yolu ile hücrelere dağıtılıp belirli hedef organlara giden, düzenleyici  olan ,özel mesaj taşıyan kimyasal bileşiklere hormon denir.

Hormonlar ,kan yoluyla tüm vücuda dağıtılır.

İhtiyaç duyduklarında üretilir.

Belirli görevleri yerine getirdikten sonra yok edilerek kandan uzaklaştırılır.

  1. HİPOFİZ BEZİ

Beynin taban kısmında bulunur.

Salgıladığı büyüme hormonu ile büyümeyi, gelişmeyi sağlar.

Kemik ve kas dokusunun gelişmesinde etkilidir.

Büyüme döneminde az salgılanırsa cücelik, çok salgılanırsa devlik oluşur.

Cinsel hormonların oluşmasını sağlar.

Ergenlik döneminin başlamasını sağlar.

Gamet hücrelerinin ( Erkeklerde sperm, kadınlarda yumurta ) oluşumunda etkilidir.

Vücudun su dengesini ve kan basıncını ayarlar.

 TİROİT BEZİ

Boyunda soluk borusunun ön kısmında , gırtlağın alt tarafında kelebek şeklindeki bezdir.

Hücrelerde oksijen kullanımını düzenler.

Büyüme sırasında kemikleşme sürecini hızlandırır.

Vücuda yetersiz iyot alınırsa, çok çalışır, büyür ve tiroit hastalığı oluşur.

Paratiroit bezleri kandaki kalsiyum ve fosfat dengesini düzenler.

 PANKREAS

Midenin altında karın boşluğunda bulunur.

Hem sindirim enzimi hem de hormon salgılar.(Karma bezdir)

2 çeşit hormon salgılar.

İNSÜLİN HORMONU;

Kandaki şeker(glikoz)miktarı arttığında kandaki şekerin fazlasının karaciğerde glikojen şeklinde depolanmasını ağlayarak ,kandaki şeker miktarını azaltır.

İnsülin yetersiz salgılandığında , kandaki şeker düzeyi yükselir. İdrarda glikoz görülür. Bu da şeker hastalığına yol açar.

 GLUKAGON HORMONU:

Kandaki şeker miktarı azaldığında   karaciğerde depolanmış   glikojenden gereken miktarını   glikoza dönüştürerek kana   geçmesini sağlar.Kandaki şeker   miktarını arttırır.

BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (=ADRENAL BEZ)

Böbreğin üst kısmında bulunur.

2 kısımdan meydana gelir.

Kabuk bölgesi ALDESTERON hormonunu

Öz bölgesi ADRENALİN hormonunu   salgılar.

ALDESTERON HORMONU;

vücuttaki su ve mineral dengesini düzenler.İshal hastalığında çok salgılanır.

ADRENALİN HORMONU;

Korku, öfke, heyecan, sevinç anında salgılanır.

Kalp atışlarını hızlandırır, kan basıncını artırır.

Göz bebeğinin büyüyüp , küçülmesini sağlar

Metabolizmanın ve yaşamsal olayların hızlanmasına neden olur.

EŞEYSEL BEZLER

Eşey bezleri , Dişilerde YUMURTALIK, erkeklerde ise TESTİSLERdir.

YUMURTALIK;

Dişilerde ÖSTROJEN HORMONUNU salgılayarak dişilik cinsiyet karakterlerinin oluşmasını ,

dişi üreme hücresi yumurtanın oluşmasını,

süt bezlerinin gelişmesini sağlar.

TESTİSLER:

Erkeklerde TESTESTERON HORMONUNU salgılayarak erkeklik cinsiyet karakterlerinin oluşmasını ,

Sakal,bıyık oluşumunu

Kasların daha fazla gelişimini

erkek üreme hücresi spermlerin oluşmasını,

Sağlar.

ERGENLİK DÖNEMİ

Ergenlik dönemi 11-12 yaşlarında başlayıp yirmili yılların başlangıcına kadar süren, hızlı bedensel, ruhsal, sosyal değişiklikleri içeren dönemin genel adıdır.

Çocukluktan çıkıp, yetişkinliğe adım atmak için gerekli beceri, bilgi ve tutumların kazanıldığı bir geçiş dönemidir.

Ergenlik dönemindeki bedensel değişiklikler erkeklerde ortalama 12-14 yaşlarına rastlar.

Kızlar ise bu döneme biraz daha erken girerler.

 KIZLARDA ERGENLİK DÖNEMİ

Kızlar ergenlik dönemine erkeklerden yaklaşık iki yıl önce girerler.

Boy uzar, Yağ dokusu gelişir.

Kilo artışı meydana gelir.

Koltuk altı, genital bölgelerde kıllanma olur.

Deride yağlanma olabilir. Bunun sonucunda sivilceler oluşabilir.

Dengeli ve sağlıklı beslenme, spor, kilo ve ergenlik sivilceleri konusunda sorun yaşayan gencin gelişimine olumlu etkiler.

Ergenlik döneminde kızlarda adet görme başlar. Adet görme vücudun normal işlevlerinden biridir.

ERKEKLERDE ERGENLİK DÖNEMİ

Boy uzaması olur.

Koltuk altında, genital bölge ve göğüs bölgesinde kıllanma görülür.

Sakal ve bıyık çıkmaya başlar.

Ses kalınlaşır.

Kas dokusu gelişir.

Genital bölgeler büyür.

Sperm atılır.

Fiziksel değişikliklerin duygu ve davranış üzerindeki olumsuz etkileri:

Gencin dikkati ve enerjisi kendine, daha çok bedenine dönüktür.

Bedeninde oluşan hızlı değişimler çoğu kez bedenine karşı bir “yabancılaşma” olarak algılanmaktadır.

Hızlı büyüme ve bedendeki değişiklikler, yorgunluk ve huzursuzluk gibi belirtilerle kendini gösterir.

Toplumsal sorumluluk ve görevlerin eklenmesi yorgunluk ve sinirlilik halinin daha yoğun şekilde ortaya çıkmasına neden olur.

Ergenlik döneminde ortaya çıkan duygusal değişiklikler

Ailenin denetimindeki çocuk yerine, sorumluluğunu kendisi almaya, denetimin dışına çıkmaya çalışan bir çocuk olmuştur.

Yeni arayışlar içinde olan genç, “ben kimim,neyim, ne olacağım, toplumdaki yerim ne?” gibi soruları bilinçsiz olarak kendine sormaya başlamıştır.

  1. SINIF YAKITLAR KONU ANLATIMI
  2. A) YAKIT NEDİR?

Yandığında çevresine ısı enerjisi veren maddelere yakıt denir.

Yakıtlar depolanmış enerji kaynaklarıdır.

 KATI YAKITLAR

Odun ve kömür çeşitleri, kurutulmuş bitki ve bitki tohumlarının kabukları katı yakıtlara örnektir.

Oluşum devirlerine göre; linyit, taş kömürü, antrasit gibi farklı isim almış olan kömür, en önemli katı fosil yakıttır.

ODUN

Odun, birçok yerde ısınmak, yemek yapmak ve aydınlanmak için kullanılır.

Odun, çeşitli taş kömürlerinden daha az ısı verir.

KÖMÜR

Günümüzde en yaygın kullanılan katı fosil yakıt, kömürdür.

Kömür; soba ve kaloriferlerde ısınma, tren ve gemilerde yakıt olarak ve termik santrallerde elektrik enerjisi elde etmek amacıyla kullanılmaktadır.

ANTRASİT

Antrasit, maden kömürlerinin karbonca en zenginidir ve en fazla ısıyı verir.

Antrasit sert, madensel parıltılıdır ve güçlükle yanar.

LİNYİT

Linyit, içinde bitki izi görülen kömürdür.

Sertliği azdır, antrasitten daha kolay kırılır ve daha az ısı verir.

Türkiye’de en çok rastlanan kömür çeşidi linyittir.

KOK KÖMÜRÜ

Kok kömürü, dumanı ve kokusu giderilmiş taş kömürüdür.

Evlerde sobalarımızda çok kullanırız. Diğer taş kömürlere göre daha az duman çıkarır ve daha çok alev alır.

ODUN KÖMÜRÜ

Ağacın havasız ortamda yavaş yavaş kısmen yakılmasıyla elde edilir.

Hammaddesi daha çok meşe odunundan sağlanır.

SIVI YAKITLAR

Benzin, motorin, gazyağı, fuel oil (fuyl oil), biyodizel ve ispirto sıvı yakıtlara örnek olarak verilebilir.

Benzin, motorin, gazyağı ve fuel oil petrolün yeraltından çıkarılıp işlenmesiyle elde edilir ve genellikle araçlarda yakıt olarak kullanılır.

Not: Sıvı yakıtlar, katı yakıtlar kadar olmasa da çevre kirliliğine neden olmaktadır.

GAZ YAKITLAR

Doğal gaz

Doğal gaz, havagazı ve biyogaz gaz yakıtlara örnek olarak verilebilir.

Doğal gaz yerin altında, gaz hâlinde bulunan bir fosil yakıttır.

Gaz hâlinde bulunan en önemli fosil yakıt, doğal gazdır.

Doğal gaz, petrolün bulunduğu yerlere yakın bölgelerden çıkarılır.

Doğalgaz havadan daha hafif, renksiz ve kokusuzdur.

 HAVA GAZI

Havagazı, maden kömürünün ısıtılmasıyla elde edilir.

1 ton maden kömürü (taşkömür), yaklaşık olarak, 450-500 m3 gaz verir.

Biyogaz

Biyogaz ise hayvan ve bitki atıklarından elde edilir.

Biyogaz elde edebilmek için temel madde olarak bitkisel atıklar ya da hayvansal gübreler kullanılmaktadır.

Biyogaz üretimi sadece tarımsal atıklardan yararlanılarak yapılmaz aynı zamanda endüstriyel atıklardan yararlanılarak da yapılabilmektedir.

FOSİL YAKITLAR

Çok eski zamanlarda yaşamış ve günümüze ulaşmış canlı kalıntı ve izlerine fosil denir.

Toprak katmanları arasında ezilerek değişen bu kalıntılar farklı enerji kaynakları olan kömür, petrol ve doğal gazı oluşturur. Bu kaynaklara fosil yakıtlar denir.

Fosil yakıtlar günümüzde faydalarından çok çevreye verdiği zararlar gündeme gelmektedir.

Mineral yakıt olarak da bilinen fosil yakıtlar doğal bir enerji kaynağıdır.

Fosil yakıtlar yenilenemez kaynaklardır.

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

Kullanılan enerji kaynakları tükenmiyor ya da tekrar oluşabiliyorsa bu tip enerji kaynaklarına yenilenebilir enerji kaynakları denir.

Güneş, rüzgâr, hidroelektrik, jeotermal ve biyokütle enerjisi yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli örneklerindendir.

GÜNEŞ ENERJİSİ

Dünyadaki tüm enerji çeşitlerinin kaynağı Güneş’tir.

Bol ve tükenmeyen yenilenebilir enerji kaynağıdır.

Temizdir, çevreyi kirletici, duman, gaz, karbon monoksit, kükürt ve radyasyon vb. atıkları yoktur .

 RÜZGÂR ENERJİSİ

Güneş ışınları, yeryüzünde farklı sıcaklık, basınç ve nem oluşturur,Bu oluşumdan dolayı rüzgar enerjisi meydana gelir.Yani güneş enerjisinin dolaylı bir ürünüdür.

Rüzgâr enerjisi, rüzgârı oluşturan hava akımının sahip olduğu hareket (kinetik) enerjisidir.

Yakıt maliyeti yoktur ve işletme masrafları çok azdır.

Dışa bağımlı olmayan ve çevresel koşullar uygun olduğunda sürekli enerji oluşturan bir kaynaktır.

Rüzgar türbinleri karmaşık olmayan ve otomatik makinalardır

JEOTERMAL ENERJİ

Yer kürenin iç ısısıdır, yenilenebilir enerji kaynağıdır.

Ucuzdur, verimi yüksektir.

Dışa bağlı değildir.

Yangın patlama zehirleme riski yoktur.

HİDROELEKTRİK ENERJİ

Hidroelektrik de suyun hareketinden yararlanarak üretilen enerjidir.

Suyun potansiyel enerjisinden yararlanılarak elektrik enerjisi üretilir.

Akan su içindeki enerji miktarını suyun akış veya düşüş hızı tayin eder.

Büyük bir nehirde akan su büyük miktarda enerji taşımaktadır.

BİYOKÜTLE ENERJİSİ

Bitki ve hayvan atıklarından faydalanılarak elde edilen enerjiye biyokütlle enerjisi denir.

Biyokütle enerjisi iki yolla elde edilir.Bitki ve hayvan atıkları bir çukurda yakılır ve ortaya çıkmış olan gazlar farklı işlemden geçirilerek elektrik enerjisi üretmede kullanılır.Bir diğeri ise hayvan atıkları çürütülür çürümesiyle birlikte metan gazı üretilir ve ısıtmada kullanılır

  1. SINIF MADDE VE ISI KONU ANLATIMI

ISI

Sıcaklıkları farklı iki madde arasında alınıp verilen enerjinin adıdır.

Isı enerjisinin birimi joule ( j ) ya da kalori (cal)’dir.

 ISI ALIŞVERİŞİ

Sıcaklıkları farklı olan maddeler bir araya konulduğunda aralarında enerji alışverişi olur.

Isı alış verişi için maddenin sıcaklıkları farklı olmalıdır.

Isı akışı sıcaklığı büyük olan maddeden sıcaklığı küçük olan maddeye doğrudur.

Cisimler denge sıcaklığına ulaştıklarında ısı alış verişi biter. Alınan ısı verilen ısıya eşittir.

Sıcaklıkları aynı olan maddeler arasında ısı alışverişi gerçekleşmez.

ISI İLETİMİ NEDİR?

Isının bir yerden başka bir yere doğru akışının gerçekleşmesi ısı iletimidir.

Isı iletkenliği aynı maddede olabileceği gibi farklı maddeler arasında da olabilir.

ISI İLETKENİ

Isı alışverişini engellemeyen veya ısıyı iyi ileten maddelere ısı iletkeni madde denir. Altn, gümüş, bakır, alüminyum, demir ve çelik gibi metaller ısıyı iyi ileten maddelere örnek olarak verilebilir.

ISI YALITKANI

Isıyı iyi iletmeyen maddelere (ısıyı kötü ileten maddeler) ısı yalıtkanı denir.

Isı yalıtkanı, ısıyı az ilettiği için geç ısınır ve geç soğur.

Isı katılar da hızlı, gazlarda ise yavaş yayılır.

Tahta, beton,plastik köpük, cam yünü, asbest, çift camlı pencerelerdeki hava boşluğu, termoslardaki iç ve dış yüzey arasındaki havasız ortam ısı yalıtımı için kullanılır.

Isı iletiminin istendiği yerde ısı iletkeni, istenmediği durumlarda ısı yalıtkanı malzemeler kullanılır.

 ISI YALITIMI NEDİR?

Isı yalıtımı, farklı sıcaklıktaki iki ortam arasında ısı geçişini azaltmak için uygulanır.

Isı yalıtımı, sıcak ya da soğuk havanın ısı köprüleri vasıtası ile konutların içine girmesini ya da çıkmasını engellemek adına yapılan işlemlerdir.

 BİNALARDA ISI YALITIMI

Isı yalıtımı, kışın ısınmak yazın da serinlemek için harcadığımız enerjiyi azaltarak daha konforlu ortamlarda yaşamak amacıyla yapılır.

Bu çerçevede ısı yalıtımı, binaların dışarıya veya garaj, depo gibi ısıtılmayan bölümlerine bakan duvar, çatı, döşeme, cam, doğrama ve tesisatlarına uygulanır.

BİNALARDA ISI YALITIMININ ÖNEMİ

Isı yalıtımı enerji tüketimini azaltır.

Isı yalıtımı çevrenin korunmasına katkı sağlar.

Isı yalıtımı ısıl konfor sağlar.

Isı yalıtımı sağlıklı yaşam sunar.

Isı yalıtımı ilk yatırım ve işletme maliyetlerini azaltır.

Isı Yalıtım Malzemeleri Seçilirken Aranması Gereken Özellikler:

Su emme özelliğine sahip olmaları gerekir.

Nefes alma özelliğine sahip olmaları gerekir.

Deforme olmamalı, dayanıklı ürünler olmalıdır.

Ekonomik malzemeler seçilmelidir.

Malzemeler hafif olmalıdır.

Böcek ve bakteri barındırmamalıdır.

Hafif, kolay taşınır ve uzun ömürlü ürünler olmalıdır.

Isı yalıtım malzemeleri kokusuz olmalıdır.

 ISI YALITIM MALZEMELERİ NELERDİR?

Cam yünü

Taş yünü

Silikon yünü

Ahşap

Plastik köpük (strafor)

Odun talaşı

Cam köpüğü

Katran

Mantar levha

Seramik yünü

7.Sınıf Ampullerin Bağlanma Şekilleri Konu Anlatımı

A ) DİRENÇLERİN SERİ BAĞLANMASI:

Alıcı  ve  üreteçlerin  tek  bir  hat  üzerinde yan yana sıralanmasıdır.

Seri  bağlı  dirençlerin  özellikleri:

  1. a) Seri bağlı  dirençlerin   her   birinden  aynı  miktarda akım  geçer. Bu akım  üreteçlerden  çekilen  ana  koldaki akımıdır.
  2. b) Devredeki dirençlerin  toplamı   devrenin  toplam  direncine eşittir.
  3. c) Seri devrede direnç sayısı artıkça toplam direnç artar.
  4. d) Seri bağlı dirençlerde her direnç üzerinde düşen gerilim farklıdır.

(Dirençler özdeş ise aynıdır).Gerilimlerin toplamı toplam gerilime eşittir.

  1. B) DİRENÇLERİN PARALEL BAĞLANMASI

Dirençlerin ve üreteçlerin karşılıklı olarak bağlanmasıdır

Paralel bağlı dirençlerin özellikleri:

  1. a) Paralel bağlı dirençlerin gerilimleri birbirine eşittir ve toplam  gerilime eşittir.
  2. b) Toplam direnç devredeki dirençlerin tersinin toplamına eşittir.
  3. c) Paralel devrede direnç sayısı arttıkça toplam direnç azalır ve   devredeki en küçük dirençten küçük olur.
  4. d) Paralel bağlı dirençlerde her dirençten geçen akım farklı(Dirençler  özdeş ise aynı)dır.Akımların toplamı ana koldaki akıma eşittir.

OHM    KANUNU

Bir elektrik devresinden geçen akım ile potansiyel farkı arasındaki oran devrenin direncini verir.

V=Potansiyel farkı (volt)

I=Akım  şiddeti(amper)

R=Direnç(ohm)

Buna göre; R=V/I olur.

  1. SINIF BİTKİ VE HAYVANLARDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME KONU ANLATIMI

Canlıların, neslini devam ettirmek için kendine benzer yeni canlı ya da canlılar oluşturmasına üreme adı verilir. Üreme canlıların ortak özelliğidir.

EŞEYSİZ ÜREME

Tek bir canlının yeni bir canlı oluşturmasına eşeysiz üreme adı verilir. Eşeysiz üremede eşey hücreleri oluşmaz ve oluşan hücre ana canlının aynısıdır. Eşeysiz üreme genellikle çok hızlı gerçekleşir ve oluşan yavru sayısı çok fazladır.

 EŞEYSİZ ÜREMENİN GENEL ÖZELLİKLERİ

1.En belirgin özelliği tek atanın varlığıdır. Cinsiyet yoktur.

  1. Üreme organları görev almaz, gamet oluşumu ve döllenme yoktur.
  2. Temeli mitoz bölünmeye dayanır.
  3. Oluşan yeni canlılar bütün özellikleri ile birbirlerine ve ata canlıya benzerler.
  4. Kalıtsal çeşitlilik sağlamaz (Mutasyon olmadığı sürece)
  5. Eşeysiz üremenin evrime katkısı yoktur.
  6. Hızlı üreme şeklidir.
  7. Eşeysiz üreme ile kazanılan özellikler değişmeden nesillere aktarılır. Bu nedenle de eşeysiz üreyen canlıların değişen ortam koşullarına uyum yapma şansı oldukça azdır.
  8. Bazı canlılarda hem eşeyli hem de eşeysiz yolla üreme görülür. Hurma, çilek vb. bitkiler eşeyli üreme yoluyla tohum oluştursa da bu bitkilerin tarımsal üretimi genellikle eşeysiz yollarla yapılır.

EŞEYSİZ ÜREME; 1-VEJETATİF ÜREME 2-BÖLÜNEREK ÜREME 3-TOMURCUKLANMA 4-REJENERASYON (yenilenme) olmak üzere dört farklı şekilde gerçekleşebilir.

 TOMURCUKLANARAK ÇOĞALMA

Ana canlının bir bölünmede hücre bölünmesi ile tomurcuk şeklinde bir çıkıntının oluşması ve bu kısmın zamanla olgunlaşarak yeni bir bireyi meydana getirmesidir.

Bira mayalarında, süngerlerde, bazı sölenterlerde (hidra, mercan) ve ciğer otu gibi bazı bitkilerde görülür.

REJENERASYONLA ÇOĞALMA

Yenilenme olarak da adlandırılır.

Kopan veya zarar gören bir parçanın yeniden yapılması şeklinde tanımlanır.

Planarya, deniz yıldızı. Bir semender kopan bacağının, bir kertenkele kopan kuyruğunun yenisi yapılabilir.

Ancak kopan bacak ya da kuyrukta yeni bir birey gelişmez. Dolayısıyla bu canlılardaki yenilenme organ düzeyindedir ve bir eşeysiz üreme değildir.

BÖLÜNEREK ÇOĞALMA

Bakteriler ve protistaların çoğunda görülür.

Belli bir büyüklüğe erişen, kısmen eşit olarak ikiye bölünür.

Bu üremenin aslı mitoza dayandığından meydana gelen canlılar birbirleriyle aynı karakteristik özelliğe sahiptirler.

VEJETATİF ÇOĞALMA

Bitkilerde görülür.

Ana canlıdan kopan parçaların gelişerek ana canlıya benzer yeni canlıları meydana getirmesidir.

Özellikle tohumla çoğaltılamayan muz, çekirdeksiz üzüm, kavak, söğüt gibi bitkiler vejetatif üreme ile çoğaltılır.

2.EŞEYLİ ÜREME

Eşeyli üremede dişi ve erkek olmak üzere iki cinsiyet vardır.

Bitkilerde üreme, büyüme ve gelişme

Çiçekli bitkiler eşeyli üreyen canlılardır.

Yeni bir bitkinin oluşması için; erkek ve dişi üreme hücrelerine ihtiyaç vardır.

Bitkinin erkek üreme hücrelerine polen, dişi üreme hücrelerine de yumurta adı verilir.

Eşey hücreleri bitkinin çiçeğinde yer alır.

Bir bitki türünün erkek ve dişi organları, bitkinin farklı çiçeklerinde ayrı ayrı veya tek bir çiçekte aynı anda yer alabilir.

Yapısında hem erkek hem de dişi organ bulunduran çiçeğe tam  çiçek denir.

ÇİÇEK SAPI

Çiçeği bitki gövdesiyle birleştiren, çiçeğin bitkiyle bağlanmasını sağlayan yapıdır.

ÇİÇEK TABLASI

Çiçeğin çanak ve taç yapraklarını; erkek ve dişi organlarını bir arada tutan yapıdır.

ÇANAK YAPRAK

Çiçeğin tablasının üzerinde yer alan yeşil renkli yapraklardır. Çiçek, tomurcuk halindeyken çiçeği dış etkilerden korur.

TAÇ YAPRAK

Renkli yapraklardan oluşan çiçeğin en dikkat çekici kısmıdır. Renkli olmasının yanı sıra yaydığı hoş kokular ile hayvanları çeker.

ERKEK ORGAN

Çiçeğin ortasında çok sayıda bulunan yapılardır. Erkek üreme hücreleri olan polenlerin üretilip depolandığı başcık ile başcığı çiçek tablasına bağlayan sapçıktan oluşur.

DİŞİ ORGAN

Çiçeğin en ortasında yer alan; üstte polenlerin yapıştığı tepecik, altta dişi üreme hücreleri olan yumurtaların bulunduğu yumurtalık ve bu yapılar arasında polenlerin taşındığı dişicik borusundan oluşur.

ÇİÇEKLİ BİTKİNİN HAYAT DÖNGÜSÜ

Çiçekli bir bitkinin çiçek açmasından yeni bir bitkinin oluşup gelişmesine kadar olan olaylar dizisine bitkinin hayat döngüsü denir.

TOZLAŞMA

Erkek organın başcık kısmında yer alan polenlerin rüzgar veya hayvanlar aracılığıyla dişi organın tepeciğine taşınmasıyla tozlaşma gerçekleşir.

DÖLLENME

Tozlaşma sonrası dişicik borusundan geçerek yumurtalığa ulaşan polenlerin çekirdeği ile yumurtanın çekirdeğinin birleşmesiyle döllenme gerçekleşir.

ZİGOT VE EMBRİYO OLUŞUMU

Polenlerin yumurtayı döllemesi ile yeni bireyin ilk hücresi olan zigot oluşur. Zigotun gelişmesiyle de ana bitkinin küçük bir taslağı olan embriyo meydana gelir.

TOHUM VE MEYVE OLUŞUMU

Bitki embriyosu etrafındaki hücrelerin zamanla değişmesiyle önce tohum, ardından da meyve oluşumu gerçekleşir.

ÇİMLENME

Çeşitli faktörler aracılığıyla çevreye yayılan tohumun içindeki embriyonun uygun şartlarda tohumdan çıkmasıylaçimlenme gerçekleşir.

BÜYÜME VE GELİŞME

Çimlenen tohumun büyümesi ve gelişmesi ile genç bitki meydana gelir. Genç bitki de gelişerek olgun bitkiyi meydana getirir. Olgun bitki zamanla çiçek açar ve döngü yeni bir tozlaşma ile devam eder.

  1. SINIF BİTKİ VE HAYVANLARDA ÜREME, BÜYÜME VE GELİŞME KONU ANLATIMI

Canlıların, neslini devam ettirmek için kendine benzer yeni canlı ya da canlılar oluşturmasına üreme adı verilir. Üreme canlıların ortak özelliğidir.

EŞEYSİZ ÜREME

Tek bir canlının yeni bir canlı oluşturmasına eşeysiz üreme adı verilir. Eşeysiz üremede eşey hücreleri oluşmaz ve oluşan hücre ana canlının aynısıdır. Eşeysiz üreme genellikle çok hızlı gerçekleşir ve oluşan yavru sayısı çok fazladır.

 EŞEYSİZ ÜREMENİN GENEL ÖZELLİKLERİ

1.En belirgin özelliği tek atanın varlığıdır. Cinsiyet yoktur.

  1. Üreme organları görev almaz, gamet oluşumu ve döllenme yoktur.
  2. Temeli mitoz bölünmeye dayanır.
  3. Oluşan yeni canlılar bütün özellikleri ile birbirlerine ve ata canlıya benzerler.
  4. Kalıtsal çeşitlilik sağlamaz (Mutasyon olmadığı sürece)
  5. Eşeysiz üremenin evrime katkısı yoktur.
  6. Hızlı üreme şeklidir.
  7. Eşeysiz üreme ile kazanılan özellikler değişmeden nesillere aktarılır. Bu nedenle de eşeysiz üreyen canlıların değişen ortam koşullarına uyum yapma şansı oldukça azdır.
  8. Bazı canlılarda hem eşeyli hem de eşeysiz yolla üreme görülür. Hurma, çilek vb. bitkiler eşeyli üreme yoluyla tohum oluştursa da bu bitkilerin tarımsal üretimi genellikle eşeysiz yollarla yapılır.

 EŞEYSİZ ÜREME; 1-VEJETATİF ÜREME 2-BÖLÜNEREK ÜREME 3-TOMURCUKLANMA 4-REJENERASYON (yenilenme) olmak üzere dört farklı şekilde gerçekleşebilir.

 TOMURCUKLANARAK ÇOĞALMA

Ana canlının bir bölünmede hücre bölünmesi ile tomurcuk şeklinde bir çıkıntının oluşması ve bu kısmın zamanla olgunlaşarak yeni bir bireyi meydana getirmesidir.

Bira mayalarında, süngerlerde, bazı sölenterlerde (hidra, mercan) ve ciğer otu gibi bazı bitkilerde görülür.

 REJENERASYONLA ÇOĞALMA

Yenilenme olarak da adlandırılır.

Kopan veya zarar gören bir parçanın yeniden yapılması şeklinde tanımlanır.

Planarya, deniz yıldızı. Bir semender kopan bacağının, bir kertenkele kopan kuyruğunun yenisi yapılabilir.

Ancak kopan bacak ya da kuyrukta yeni bir birey gelişmez. Dolayısıyla bu canlılardaki yenilenme organ düzeyindedir ve bir eşeysiz üreme değildir.

BÖLÜNEREK ÇOĞALMA

Bakteriler ve protistaların çoğunda görülür.

Belli bir büyüklüğe erişen, kısmen eşit olarak ikiye bölünür.

Bu üremenin aslı mitoza dayandığından meydana gelen canlılar birbirleriyle aynı karakteristik özelliğe sahiptirler.

 VEJETATİF ÇOĞALMA

Bitkilerde görülür.

Ana canlıdan kopan parçaların gelişerek ana canlıya benzer yeni canlıları meydana getirmesidir.

Özellikle tohumla çoğaltılamayan muz, çekirdeksiz üzüm, kavak, söğüt gibi bitkiler vejetatif üreme ile çoğaltılır.

2.EŞEYLİ ÜREME

Eşeyli üremede dişi ve erkek olmak üzere iki cinsiyet vardır.

Bitkilerde üreme, büyüme ve gelişme

Çiçekli bitkiler eşeyli üreyen canlılardır.

Yeni bir bitkinin oluşması için; erkek ve dişi üreme hücrelerine ihtiyaç vardır.

Bitkinin erkek üreme hücrelerine polen, dişi üreme hücrelerine de yumurta adı verilir.

Eşey hücreleri bitkinin çiçeğinde yer alır.

Bir bitki türünün erkek ve dişi organları, bitkinin farklı çiçeklerinde ayrı ayrı veya tek bir çiçekte aynı anda yer alabilir.

Yapısında hem erkek hem de dişi organ bulunduran çiçeğe tam  çiçek denir.

ÇİÇEK SAPI

Çiçeği bitki gövdesiyle birleştiren, çiçeğin bitkiyle bağlanmasını sağlayan yapıdır.

ÇİÇEK TABLASI

Çiçeğin çanak ve taç yapraklarını; erkek ve dişi organlarını bir arada tutan yapıdır.

ÇANAK YAPRAK

Çiçeğin tablasının üzerinde yer alan yeşil renkli yapraklardır. Çiçek, tomurcuk halindeyken çiçeği dış etkilerden korur.

TAÇ YAPRAK

Renkli yapraklardan oluşan çiçeğin en dikkat çekici kısmıdır. Renkli olmasının yanı sıra yaydığı hoş kokular ile hayvanları çeker.

ERKEK ORGAN

Çiçeğin ortasında çok sayıda bulunan yapılardır. Erkek üreme hücreleri olan polenlerin üretilip depolandığı başcık ile başcığı çiçek tablasına bağlayan sapçıktan oluşur.

DİŞİ ORGAN

Çiçeğin en ortasında yer alan; üstte polenlerin yapıştığı tepecik, altta dişi üreme hücreleri olan yumurtaların bulunduğu yumurtalık ve bu yapılar arasında polenlerin taşındığı dişicik borusundan oluşur.

ÇİÇEKLİ BİTKİNİN HAYAT DÖNGÜSÜ

Çiçekli bir bitkinin çiçek açmasından yeni bir bitkinin oluşup gelişmesine kadar olan olaylar dizisine bitkinin hayat döngüsü denir.

TOZLAŞMA

Erkek organın başcık kısmında yer alan polenlerin rüzgar veya hayvanlar aracılığıyla dişi organın tepeciğine taşınmasıyla tozlaşma gerçekleşir.

DÖLLENME

Tozlaşma sonrası dişicik borusundan geçerek yumurtalığa ulaşan polenlerin çekirdeği ile yumurtanın çekirdeğinin birleşmesiyle döllenme gerçekleşir.

Zigot ve Embriyo Oluşumu

Polenlerin yumurtayı döllemesi ile yeni bireyin ilk hücresi olan zigot oluşur. Zigotun gelişmesiyle de ana bitkinin küçük bir taslağı olan embriyo meydana gelir.

Tohum ve Meyve Oluşumu

Bitki embriyosu etrafındaki hücrelerin zamanla değişmesiyle önce tohum, ardından da meyve oluşumu gerçekleşir.

Çimlenme

Çeşitli faktörler aracılığıyla çevreye yayılan tohumun içindeki embriyonun uygun şartlarda tohumdan çıkmasıylaçimlenme gerçekleşir.

Büyüme ve Gelişme

Çimlenen tohumun büyümesi ve gelişmesi ile genç bitki meydana gelir. Genç bitki de gelişerek olgun bitkiyi meydana getirir. Olgun bitki zamanla çiçek açar ve döngü yeni bir tozlaşma ile devam eder.

 YUMURTA Hücresi Dişi canlının üreme hücresidir.

Döllenmeyen yumurta hafta da bir vücuttan atılır

 YUMURTA HÜCRESİNİN ÖZELLİKLERİ

  1. Büyük ve hareketsizdir.
  2. Hücre zarı, sitoplazma ve çekirdekten oluşur.
  3. Sitoplazması fazladır.
  4. Sentrozomu yoktur

 DİŞİ ÜREME SİSTEMİ

Dişi üreme sisteminin temel görevi,yumurta üretmek ve yavrunun gelişmesine ortam hazırlamaktır.

Dişi üreme organlarının hepsi vücut içinde yer alır.

  1. YUMURTALIK: Dişi üreme hücresi olan yumurtanın üretildiği yerdir. Ergenlik dönemine gelen kızların kasıklarında baş parmak büyüklüğünde 2 adet yumurtalık bulunur.
  2. YUMURTA KANALI: Yumurtalıkta üretilen yumurtanın döl yatağına ulaşmasını sağlayan kanaldır. Sperm ile yumurtanın döllenmesi yumurta kanalında gerçekleşir.
  3. DÖL YATAĞI: Döllenmiş olan yumurtanın 9 ay boyunca geliştiği yerdir.
  4. VAJİNA: Dişi cinsiyet organıdır. Döl yatağına uzanan ve spermlerin yumurta kanalına itilmesini sağlayan tüp şeklinde bir yapıdır.

Ergenlik dönemine giren kızlarda ortalama 28 günde bir adet kanaması görülür.

Adet kanamasından sonra döl yatağı hormonların etkisi ile gebelik için hazırlanır.

Adetin başlangıcından 10 gün sonra yumurta kanalında üretilen yumurta yumurta kanalına gelir.

Yumurta kanalına gelen yumurta saat arasında spermle karşılaşırsa döllenme gerçekleşir. Böylece gebelik yada hamilelik başlamış olur.

Eğer yumurta spermle karşılaşmazsa bir sonraki adet kanması ile dişi vücudundan atılır.

 ERKEK ÜREME SİSTEMİ

Erkek üreme organlarının temel görevi sperm üretmektir.

Erkek üreme organlarının bir kısmı vücut dışında ve bir bölümü de vücut içindedir.

Vücut içinde bulunan organlar ,erkek üreme hücrelerinin üretilmesinde görev yaparlar.

  1. TESTİSLER: Erkek üreme hücresi olan spermlerin üretildiği yerdir. Erkeklerde 2 adet testis vardır.
  2. SALGI BEZLERİ: Spermlerin kolay hareket etmesini sağlayan sıvıları üreten bezlerdir.
  3. SPERM KANALI: Testiste üretilen spermleri penise taşıyan kanaldır.
  4. PENİS: Erkek cinsiyet organıdır.Spermlerin ve idrarın vücut dışına atılmasını sağlar.

 SALGI BEZLERİ

Spermlerin dışarı atılmasını sağlayan sıvıyı salgılar.

Bir erkek de iki tane testis bulunur. Bunlar vücut dışına doğru uzanmış keseler içinde yer alır.

Salgı bezlerinin ürettiği salgı, spermlerin vücut dışına atılmasında ve spermlerin hareketinin sağlanmasında görevlidir.

DÖLLENME

Erkek üreme hücresi olan spermle, dişi üreme hücresi olan yumurtanın birleşmesine DÖLLENME denir.

Döllenme dişinin yumurta kanalında gerçekleşir.

Döllenmiş olan yumurtaya ZİGOT denir.

Döllenmiş olan yumurta yuvarlanarak 9 ay boyunca büyüyüp gelişeceği yumuşak dokudan yapılmış olan döl yatağına gelir. Anne karnında gelişen ilk 8 haftalık (2 aylık) bebeğe EMBRİYO DENİR.

Anne karnındaki 2 ay ile doğuncaya kadar ki bebeğe ise FETÜS denir.

  1. SINIF SAF MADDELER KONU ANLATIMI

Kendisinden başka maddelere ayrışmayan maddelere saf madde denir. Saf maddeler ikiye ayrılırlar.

  1. A) ELEMENTLER

Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel ya da kimyasal yollarla kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamayan saf maddelere element denir.

Elementler çok sayıda atomdan oluşur ve elementleri oluşturan atomlar aynı cins atomlardır.

Çok sayıda aynı cins atom birleşerek görünür boyuta geldiklerinde elementleri oluştururlar.

 ELEMENTLERİN ÖZELLİKLERİ :

1- Kendi özeliğini taşıyan en küçük yapı birimleri atomlardır.

2- Aynı cins atomlardan oluşurlar.

3- Kendinden daha basit ve farklı maddelere ayrılamazlar.

4- Saf maddelerdir.

5- Sembollerle gösterilirler.

İlk 18 Elementin Atom Numaraları, İsimleri ve Sembolleri

Aşağıdaki tabloda ilk 18 element gösterilmiştir.

İLK 18 ELEMENT TABLOSU
Atom numarası İsim Sembol
1 Hidrojen H
2 Helyum He
3 Lityum Li
4 Berilyum Be
5 Bor B
6 Karbon C
7 Azot N
8 Oksijen O
9 Flor F
10 Neon Ne
11 Sodyum Na
12 Magnezyum Mg
13 Alüminyum Al
14 Silisyum Si
15 Fosfor P
16 Kükürt S
17 Klor Cl
18 Argon Ar

İLK 18 ELEMENTİN ÖZELLİKLERİ VE KULLANIM ALANLARI

Yukarıda isim, sembol ve atom numaraları verilen elementlerin en önemli özelliklerini ve kullanım alanlarını kısaca verelim.

HİDROJEN: Doğadaki atomların %90’ını oluşturur. Suyun ve birçok organik bileşiğin yapına katılır. Patlayıcı ve hafif bir gazdır.

HELYUM: Hafif bir gazdır. Uçan balonlar genellikle helyum gazıyla doldurulur. Soygazdır.

LİTYUM: Çeşitli alaşımlarda ve dayanıklı seramik tencere setleri için kullanılır. En hafif metaldir. Aynı zamanda pillerin yapısına da katılır.

BERİLYUM: Sanayide kullanılan dişlilerde ve özellikle de havacılık sektöründe kullanılmaktadır.

BOR: Çeşitli spor malzemelerinin üretiminde kullanılır. Aynı zamanda gübrenin de yapısına katılır. Birçok sanayi üretiminde yüzey için kullanılmaktadır.

KARBON: Elmas, kömür, grafit gibi maddeleri oluşturan elementtir. Bütün organik bileşiklerinin temelidir.

AZOT: Havanın %78 kadarını meydana getirir. Proteinin yapısına katılır. Amonyak, gübre, patlayıcılar (TNT) ve soğutucularda kullanılır.

OKSİJEN: Azottan sonra havanın %21’ini meydana getirir. Yaşam için çok önemlidir.

FLOR: Diş macununun yapısında bulunur. Teflonun yapısına katılır.

NEON: Reklam ışıklarında ve tabelalarda kullanılır. Çeşitli ampullere konur.

SODYUM: Sofra tuzunda vardır. Sanayide çeşitli alanlarda kullanılır.

MAGNEZYUM: İnsan sağlığı için önemli bir elementtir. Klorofilin yapısında bulunur.

ALÜMİNYUM: Üretimde çeşitli metal alaşımlarında kullanılır.

SİLİSYUM: Yer kabuğunda bol bulunur. Seramik başta olmak üzere çok çeşitli maddelerde kullanılır.

POTASYUM: Detarjan, gübre, kibrit gibi maddelerin yapısına katılır. İnsan sağlığı açısından da önemlidir.

KÜKÜRT: Kauçuğun ve bazı kağıt türlerinin yapısında kullanılır.

KLOR: İçme sularını temizlemek için kullanılır.  PVC yapısına katılır.

ARGON: Ampullerde ışığın parlaması için kullanılır.

  1. B) BİLEŞİKLER

İki ya da daha fazla çeşit element atomunun bir araya gelerek oluşturdukları yeni saf maddeye bileşik denir.

Farklı atom içeren moleküller (çok sayıdaki molekül) bir araya gelerek görünecek boyuta ulaştıklarında bileşikler oluşur.

Bileşiği oluşturan atomlar kendi özelliklerini kaybederler.

BİLEŞİKLERİN ÖZELLİKLERİ

1- Bileşikler, kendini oluşturan elementlerin (atomları) özelliklerini göstermezler.

2- Bileşiği oluşturan elementler (atomlar) kendi özelliklerini kaybederler.

3- Bileşiği oluşturan elementler belirli oranlarda birleşirler.

4- Bileşikler oluşurken enerji alışverişi olur.

5- Bileşikler, kimyasal tepkimelerle oluşur ve kimyasal yollarla ayrılırlar.

6- Bileşikler en az iki farklı elementten yani atomdan oluşurlar.

7- Bileşiklerin belirli erime, kaynama, donma ve yoğunlaşma sıcaklıkları vardır.

8- Bileşikler saf ve homojen maddelerdir.

9- Bileşikler formüllerle gösterilirler.

10- Bileşiklerin en küçük yapı birimleri moleküllerdir.

 BAZI BİLEŞİKLER VE KULLANIM ALANLARI

Yemek Tuzu ( NaCl )

Beyaz kristal yapılı bir bileşiktir. İnsan dahil tüm canlıların besin kaynaklarından olan tuz, ticari bakımdan da önemli bir maddedir.

SU ( H2O )

Su, bilinen tüm yaşam formları için gerekli olan tatsız ve kokusuz bir maddedir.

ŞEKER ( C6H12O6 )

Besin maddelerinde bulunan ve vücudun temel ihtiyaçlarından olan maddedir.

KARBONDİOKSİT ( CO2 )

KARBONDİOKSİT, KOVALENT BAĞLI BİR KARBON VE İKİ OKSİJEN ATOMUNDAN OLUŞAN MOLEKÜLE SAHİP, normal koşullarda gaz halinde bulunan bir bileşiktir.

AMONYAK ( NH3 )

AMONYAK, AZOT ( N ) VE HİDROJENDEN ( H ) OLUŞAN RENKSİZ VE KÖTÜ KOKULU BİR GAZDIR.

  1. SINIF KARIŞIMLAR KONU ANLATIMI

Birden çok maddenin kimyasal bağ oluşturmadan bir arada bulunmasıyla meydana gelen maddelere karışım denir.

Solduğumuz hava; içtiğimiz gazoz, süt, çorba, şerbet, karışık meyve suları, çay.. günlük hayatta karşılaştığımız birkaç karışımdır.

KARIŞIMLARIN ÖZELLİKLERİ

1) Karışımı oluşturan maddeler kendi özelliklerini kaybetmezler. (Tuz-şeker)

2) Karışımı oluşturan maddelerin miktarları arasında belirli bir oran yoktur. İstenildiği oranda karıştırılabilirler. (1 bardak su 1 kaşık şeker istersek 2 kaşık şeker )

3) Karışımların erime ve kaynama noktaları sabit değildir.( Az tuzlu su çok tuzlu sudan daha çabuk kaynar)

4) Karışımların belirli bir kimyasal formülleri yoktur. ( Kum-demir tozu )

5) Karışımlar fiziksel yollarla oluşur ve bileşenlerine fiziksel yollarla ayrılırlar. (1 bardak su ile 1 bardak yağı aynı kaba dökersek karışım olur)

KARIŞIMLAR GÖRÜNÜMLERİNE GÖRE İKİ ÇEŞİTTİR

1.HETEROJEN (ADİ) KARIŞIM :

Karışımı oluşturan maddeler karışımın her yerine eşit olarak dağılmadıysa Heterojen (Adi) karışım denir. Her yerinde aynı özellikleri göstermeyen karışımlardır.

 HETEROJEN KARIŞIMLARA ÖRNEKLER

Zeytinyağı-su, Kum-su, Şeker-tuz, Ayran, Sis, Tebeşir tozu-su Talaş-su, Çay yaprağı-çay demi, Kahve, Çamur, Çorba,Demir tozu-su

2.HOMOJEN KARIŞIMLAR (ÇÖZELTİLER) :

Her tarafında aynı özelliği gösteren,tek bir madde gibi olan karışımlara denir.Homojen karışımlara genel olarak çözeltiler de denir. Tuzlu su,hava,kolonya,24 ayar altın örnektir.

Metallerin eritilip karıştırılmasıyla oluşan homojen karışımlara ise alaşım denir. Pirinç, lehim, tunç, bilezik, çelik.

HOMOJEN KARIŞIMLARA ÖRNEKLER

Tuzlu Su, şekerli Su (Şerbet), maden Suyu, metal Para, deniz Suyu, sirke, gazoz, hava, kolonya, petrol, çelik, lehim

ÇÖZÜNME OLAYI

Bir maddenin diğer bir maddenin içinde gözle görülemeyecek kadar küçük parçacıklar halinde dağılmasına çözünme denir. Çözünme olayında genellikle miktarı çok olan maddeye çözücü; miktarı az olan maddeye çözünen denir. Örneğin tuzlu suda tuz çözünen, su çözücüdür.

Bir çözeltide en az iki bileşen vardır.

Çözelti içinde miktarı çok olan bileşene “çözücü“, miktarı az olan bileşene ise “çözünen“ denir.

Çözücü Çözünen Örnek Çözelti
Sıvı Sıvı Alkollü su (suda alkolün çözünmesi)
Sıvı Katı Tuzlu su (suda tuz çözünmesi)
Sıvı Gaz Amonyaklı su (suda amonyağın çözünmesi)
Katı Katı Alaşımlar: Pirinç (bakırda çinkonun çözünmesi)
Gaz Gaz Hava: Azotta oksijenin çözünmesi

 ÇÖZÜNME HIZINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER

1.Çözücü Çözünenin Cinsi: Genel olarak benzer maddeler birbiri içinde daha iyi çözünürler.

2.Temas Yüzeyi: Temas yüzeyinin artırılması çözünme hızını artırır.

3.Karıştırmak: Çözeltinin karıştırılması çözünme hızını artırır.

4.Sıcaklık: Eğer çözünme endotermikse sıcaklık çözünme hızını artırır, ekzotermik ise azaltır. Genellikle katıların sıvı içerisinde çözünmesi endotermik olduğundan sıcaklıkla hız artar.Bununla birlikte gazların sıvıdaki çözünürlüğü ekzotermik olduğundan çözünürlük sıcaklıkla azalır

SIVI EVSEL ATIKLAR

Evlerde kullanılan sıvıların hemen hemen tamamı kullanım sonrası veya kullanım süresinin dolması ile ya doğrudan ya da su ile karışarak atık haline gelir.

Su, günlük yeme, içme, temizlik,banyo ve tuvalet faaliyetleri sonrası kirlenerek atık su haline gelir.

Sıvı yağlardan özellikle kızartma sonrası kullanımı riskli olanlar atık sıvı durumuna geçer. Bu yağlar eğer lavabolara boşaltılırsa, hem borulardaki su akışını, borulara yapışarak güçleştirir,hem de atık su arıtımında çeşitli sakıncalara yol açar.

GERİ DÖNÜŞÜM

Atık maddelerin çeşitli yöntemler kullanılarak hammaddeye dönüştürülerek üretime katılmasına denir.

GERİ DÖNÜŞÜMÜN AMACI

Geri dönüşümün amacı; kaynakların gereksiz kullanımını önlemek ve atık çöp miktarını azaltmaktır.

Cam, kağıt, alüminyum, kompozit, çelik, ahşap, plastik, pil, elektronik atıklar, motor yağı gibi maddeler geri dönüştürülerek tekrar kullanılabilir hale gelir bu da ülke ekonomisinde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda ülkelerdeki katı atıkların depolanması ve taşınması gibi sorunları da engeller.

GERİ DÖNÜŞÜMÜN FAYDALARI

Geri dönüşüm ile doğal kaynakların korunur, enerji ve su tasarrufu sağlanır.

Karbon salımı azalır.

Geri dönüşüm sayesinde düzenli depolama tesislerine giden atık miktarı azaldığı için çöp depolama alanlarının kullanım ömrü uzar.

Geri dönüşüm geleceğe yatırım yapmamıza yardımcı olur, istihdam sağlar, bununla birlikte ekonomiye katkı sağlar.

GERİ DÖNÜŞEBİLEN MADDELER NELERDİR?

Cam, Kağıt, Alüminyum gibi metaller, Plastik, Piller gibi kimyasal malzemeler, bilgisayarlar gibi elektronik aletlet, Beton, Organik atıklar, Tekstil ürünleri, Ahşap ürünler.

Genel olarak geri dönüşüm işlemleri dört aşamaya toplanabilir:

1- Kaynakta Ayrıştırılması: Değerlendirilebilir atıklar, oluştukları yerde çöplerden ayrılarak biriktirilir.

2- Sınıflama: Kaynağında ayrı toplanan atıklar, cam, metal-plastik ve kağıt bazında sınıflandırılır.

3- Değerlendirme: Atıklar, fiziksel ve kimyasal değişimler geçirerek yeni bir malzeme olarak ekonomiye geri döner.

4- Yeni Ürünü Ekonomiye Kazandırma: Geri dönüştürülen ürün, yeni bir malzeme olarak kullanıma sunulur.

 YENİDEN KULLANMA

Evde kullanılan bazı araçlar ve eşyalar değiştirildiğinde bunlar başkaları tarafından tekrar kullanılabilmektedir. Evdeki kullanılabilir durumdaki mobilyalar, çalışır durumdaki elektronik araçlar başkaları tarafından yeniden kullanılabilir. Evimize yeni aldığımız LCD televizyonun gelmesi ile eski tüplü televizyon başkaları tarafından yeniden kullanılabilir.

GERİ KAZANIM

Geri kazanım, yeniden kullanma ve geri dönüşüm kavramlarını da kapsar.

Geri kazanım atık ürünlerin ayrıştırılmasıyla yeni ürünler veya enerji üretilmesidir.

Bitkisel ve hayvansal atıklar geri dönüştürülemez ancak geri kazanımla gübre veya yakıt üretilebilir.

Otomobil lastiklerinden asfalt, atık yağlardan yakıt üretilmesi de geri kazanımdır.

  1. SINIF MADDENİN TANECİKLİ YAPISI KONU ANLATIMI
  2. ATOMUN YAPISI

Elementlerin tüm özelliğini gösteren en küçük parçasına atom denir.

Atomu oluşturan parçacıklar farklı yüklere sahiptir.

Atomda bulunan yükler; negatif yükler ve pozitif yüklerdir.

Negatif yük elektronun , pozitif yük ise protonun yükünü temsil eder.

Elektronun yükü (–) protonun yükü (+) işareti ile gösteriir.

Nötron ise atomun merkezinde proton ile bulunan yüksüz parçacıktır.

Atomu oluşturan bu parçacıklar farklı konumlarda bulunurlar.

Nötron ve protonlar atomun merkezinde bulunur.

Nötron ve protonların bulunduğu bu kısım çekirdek olarak adlandırılır.

Atom iki kısımdan oluşur : 1-Çekirdek (merkez) ve 2-Katmanlar (yörünge; enerji düzeyi)

Çekirdek, hacim olarak küçük olmasına karşın, atomun tüm kütlesini oluşturur.

Çekirdekte proton ve nötronlar bulunur. Elektronlar ise çekirdek çevresindeki katmanlarda bulunur.

 PROTON

Atomun çekirdeğinde bulunan pozitif yüklü taneciklere PROTON adı verilir.

Atomun çekirdeğinde bulunur.

Pozitif yüklü bir tanecikdir.

Kütleleri nötron ile aynıdır.

p harfi ile gösterilir.

Hareketsizdir.

Nötron

Atomun çekirdeğinde bulunan yüksüz taneciklere NÖTRON adı verilir.

Yüksüz bir taneciktir.

Atomun kütle numarasını belirler.

Sembolü küçük n ile gösterilir.

Elektron

Atomun çekirdeğinin katmanında bulunan negatif yüklü taneciklere ELEKTRON adı verilir.

Çok hızlı hareket ederler.

Negatif yüklü taneciklerdir.

e harfi ile gösterilirler.

Kütleleri çok azdır.

Atomun kütlesi hesaplanırken elektronun kütlesi hesaplanmaz.

  1. Tarih Boyunca Atom Hakkında Görüşler

 DEMOCRİTUS

Atom hakkında ilk görüş M.Ö. 400’lü yıllarda Yunanlı filozof Democritus tarafından ortaya konmuştur. Democritus, maddenin taneciklerden oluştuğunu savunmuş ve bu taneciklere atom adını vermiştir.

Democritus’ a göre;

Bütün maddeler aynı tür atomlardan oluşur.

Madde parçalara ayrıldığında en sonunda bölünemeyen bir tanecik elde edilir ve bu tanecik atomdur.

Atom görülemez.

Atom görülemediği için bölünemez.

JOHN DALTON

Atom hakkında ilk bilimsel görüş 1803 – 1808 yılları arasında İngiliz bilim adamı John Dalton tarafından ortaya atılmıştır

Dalton’ a göre;

Maddenin en küçük yapı taşı atomdur. (Maddeler çok küçük, bölünemez, yok edilemez taneciklerden oluşur.)

Atomlar parçalanamaz.

Atom içi dolu küre şeklindedir.

Bütün maddeler farklı tür atomlardan oluşmuştur.

JOHN JOSEPH THOMSOM

Atomun yapısı hakkında ilk model 1898 yılında Thomson tarafından ortaya konmuştur.

Thomson atom modeli bir karpuza yada üzümlü keke benzer.

ERNEST RUTHERFORD 

Atomun çekirdeğini ve çekirdekle ilgili birçok özelliği ilk defa keşfeden bir bilim adamıdır Atom kütlesinin tamamına yakını merkezde toplanır, bu merkeze çekirdek denir.

Elektronlar çekirdek etrafında dairesel yörüngelerde sürekli dolanırlar. (Yörünge daire şeklinde değil, enerji seviyesine karşılık gelen orbitallerde dolanır.)

Elektronların bulunduğu hacim çekirdeğin hacminden çok büyüktür.

Çekirdekteki yük miktarı bir maddenin bütün atomlarında aynı, farklı maddenin atomlarında farklıdır.

Çekirdekteki yük sayısı, elektron sayısına eşittir.

Çekirdekteki pozitif yüklerin kütlesi yaklaşık atom kütlesinin yarısına eşittir. Bu modeliyle kimya ödülünü kazandı.

NİELS DAVİD BOHR

Bohr atom teorisi hidrojenin yayınma spektrumuna dayanılarak açıklanır.

Bohr’ a göre;

Elektronlar çekirdek etrafında belirli enerjiye karşılık gelen belirli uzaklıklarda bulunur.

Yüksek enerji düzeyinde bulunan elektron, düşük enerji düzeyine geçerse fotonlar halinde ışık yayarlar. Nobel fizik ödülünü kazandı.

MODERN ATOM TEORİSİ

Modern atom teorisinde çekirdekte proton ve nötron parçacıkları bulunur.

Çekirdek etrafında elektronlar vardır. Elektronlar çok hızlı hareket ettikleri için sabit bir yerleri yoktur.

Elektronların bulunabilecek kısımlara elektron bulutu denir. Elektron bulutu modelinde elektronun belirli bir yörüngesi olmadığı için elektronlar farklı konumlarda bulunur.

C- Bilimsel Teori (Kuram)

Teori, gözlemlediğimiz bir olguyu, yani doğa kanunlarını açıklama amacı güden ve kanıtlarla desteklenebilen açıklamalar bütünüdür.

Bilimsel teoriler test edilebilir. Yeni kanıtlar bir teori ile uyumlu olmalıdır. Değilse, teori rafine edilir veya reddedilir. Bir teorinin merkezi unsurları ne kadar uzun süre tutulursa yani ne kadar çok gözlem yapılır ne kadar çok testten geçer, ne kadar fazla gerçek açıklarsa o teori, çok güçlü bir teori olur.

Örneğin yerçekimi teorisi, elmaların ağaçlardan neden düştüğünü ve astronotların uzayda neden yüzdüğünü açıklar. Benzer şekilde evrim teorisi, keşfedilen fosillerden elde edilen verilerin ortaya koyduğu gibi, dünyada ve geçmişte birbirine çok benzeyen ve birbirine hiç benzemeyen onlarca bitki ve hayvanın var olduğunu açıklar.

 D- MOLEKÜLLER

Birden fazla atomun bir arada bulunduğu atom gruplarına “molekül” denir.

Moleküller 2’ye ayrılır :

1- ELEMENT MOLEKÜLLERİ

Aynı cins atomlardan oluşan moleküllere “element molekülü” denir.

Element moleküllerine örnekler :

2- BİLEŞİK MOLEKÜLLERİ

Farklı cins atomlardan oluşan moleküllere “bileşik molekülü” denir.

8.Sınıf Elektrik Yükleri ve Elektriklenme Konu Anlatımı

Elektriklenme,  Nötr bir cismin başka bir cisimden (-) yük alması veya başka bir cisme (-) yük vermesi ile yük sayısının değişmesine denir.

Elektron kazanma ve kaybetme şekli olan elektriklenme:
1. Sürtünme ile elektriklenme

  1. Dokunma ile elektriklenme
  2. Etki ile elektriklenme

olmak üzere üç şekilde gerçekleşir.

8.Sınıf Basit Makineler Konu Anlatımı

Günlük yaşantımızda işlerimizi kolaylaştırmak için kullandığımız, bir yada iki parçadan oluşan araçlara BASİT MAKİNELER denir.

Basit Makinelerin Özellikleri

Basit makineler, kuvvetin doğrultusunu, yönünü yada büyüklüğünü değiştirmek için kullanılır.

Basit makinelerle kuvvetten ve yoldan kazanç sağlanabilir. Ancak hiçbir basit makine işten yada enerjiden kazanç sağlamaz.

Sürtünmeler ihmal edildiğinde, basit makinede yapılan iş, yükün kazandığı enerjiye eşittir.

Kuvvetin yaptığı İŞ = Yükün yaptığı İŞ

Kuvvetten kazanç varsa aynı oranda yoldan kayıp olur.

Kuvvetten kazanç sağlamayan cımbız, maşa gibi basit makineler yalnızca iş kolaylığı sağlarlar.

Enerji kaybının önemsenmediği durumlarda basit makinelerin çalışma ilkesi;

Kuvvetin yaptığı İŞ = Yükün yaptığı İŞ

bağıntısı ile verilir.

KALDIRAÇLAR

Sabit bir destek etrafında hareket edebilen sağlam çubuklara kaldıraç denir.

Kaldıracın etrafında döndüğü noktaya destek denir.

Uygulanan kuvvetin destek noktasına olan uzaklığa kuvvet kolu, yük ile destek arasındaki uzaklığa yük kolu denir.

Bir kaldıraçta kuvvet kolu, yük kolundan ne kadar uzun olursa, bu kaldıraçla kaldırılabilecek yük de o kadar büyük olur.

Şekildeki gibi denge durumundaki bir kaldıraçta kuvvetle kuvvet kolunun çarpımı, yükle yük kolunun çarpımına eşittir. Buna kaldıraç bağıntısı (moment) denir.

Kuvvet x Kuvvet kolu = Yük x Yük kolu

Kaldıraçlar, destek noktasının bulunduğu yere göre; çift taraflı ve tek taraflı kaldıraç olmak üzere iki gruba ayrılır.

  1. Çift Taraflı Kaldıraç

Desteğin ortada olduğu kaldıraçlara denir. Kuvvetin yönünü değiştirir, kuvvetten kazanç sağlar.

Günlük hayatta çift taraflı kaldıraca benzer pek çok araç kullanırız.
Örneğin makas, pense, eşit kollu terazi, levye, kayık küreği, tahterevalli desteğin ortada olduğu kaldıraca benzer araçlardır.

2 .Tek Taraflı Kaldıraç

Desteğin uçta olduğu kaldıraçtır.

İki çeşittir:

  1. Desteğin uçta, yükün ortada olduğu kaldıraç.

Kuvvetten kazanç, yoldan kayıp vardır.

Desteğin uçta, yükün ortada olduğu kaldıraçlara örnekler; el arabası, fındık kıracağı, gazoz açacağı, çenemiz.

  1. Desteğin uçta, kuvvetin ortada olduğu kaldıraç.

Yoldan kazanç, kuvvetten kayıp vardır.

Bu çeşit kaldıraca örnekler; cımbız, maşa, iş makinelerinin pistonla çalışan kolları, ön kollarımız…

MAKARALAR

Üzerinde ipin geçebileceği oluk bulunan, sabit bir eksen etrafında serbestçe dönebilen disk şeklinde bir araçtır. Makaralar, kullanış şekline göre sabit ve hareketli olmak üzere iki çeşittir.

  1. Sabit Makara

Dönme ekseni bir yere sabitlenmiş makaradır.

İp makara üzerinden geçirilir ve ucuna yük asılır.

İp diğer ucundan çekilince yük kaldırılır.

Sabit makara sadece kuvvetin yönünü değiştirir, kuvvetten ya da yoldan kazanç sağlamaz.

Sürtünmeler ihmal edilirse kuvvet, yüke eşittir.

  1. Hareketli Makara

Dönme ekseni bir çengelle yüke bağlanmış, yükle beraber hareket eden makaradır.

Sürtünmeler ihmal edilirse, hareketli makarada kuvvet yükün yarısına eşittir.

İş yapma kolaylığı sağlar.

Yükü 1 metre yukarıya çıkarmak için ip 2 metre çekilmelidir

Kuvvetten kazanç yoldan kayıp vardır.

Kuvvet ≠Yük

İşten kazanç yoktur.

Sabit ve hareketli makaraların birlikte kullanılmasıyla oluşturulmuş sisteme palanga denir.

Palangada kuvvetten büyük oranda kazanç vardır. Fakat aynı oranda yoldan kayıp vardır.

Cismi taşıyan ip sayısı arttığında uygulanan kuvvet azalır.

F kuvvetinin uygulandığı ip yukarıdan sarılmaya başlanmış ise kuvvet ile yük arasındaki bağıntı;

Kuvvet = Yük / Makara sayısı

F = G / n olur.

F kuvvetinin uygulandığı ip aşağıdan sarılmaya başlanmış ise kuvvet ile yük arasındaki bağıntı Kuvvet = Yük / Makara sayısı + 1

F = G / n + 1 olur.

 EĞİK DÜZLEM

Eğik düzlemin boyu arttıkça cisme uygulanan kuvvvette o kadar azalır. (yükseklik sabit kalmak şartıyla)

Eğik düzlemin boyunu değiştirmeden yüksekliği arttırırsak uygulanan kuvvet de o kadar artar.

Eğik düzlemin dikliği arttıkça kuvvetten kazanç azalır.

Dağlara çıkan kıvrımlı yollar, yürüyen merdivenler, yükleme rampaları, yükleme kalası, eğik düzleme örnek olarak verilebilir.

ÇIKRIK

Yarıçapları birbirinden farklı, dönme eksenleri aynı, birbirine sabitlenmiş iki silindirden oluşan bir sistemdir. Çıkrık, çift taraflı kaldıraca benzer. Sürtünmelerin ihmal edildiği bir çıkrık için şu bağıntı yazılabilir:

Motorla çalışan makinelerin çoğunda çıkrık sistemi vardır.

Çevremizde çıkrığa benzer birçok araç gereç bulunur.

Tornavida, anahtar, kapı kolu, pencere kolu, musluk başı, bisikletlerin pedal sistemi, vana başları, araba direksiyonu, el mikseri, el matkabı, kahve değirmeni çıkrık prensibine göre çalışır.

DİŞLİ ÇARKLAR

Dişli çarklar, üzerinde eşit aralıklarla açılmış dişlerin bulunduğu, sabit bir eksen etrafında dönebilen silindir şeklindeki yapılardır.

Silindir üzerindeki dişler, çarkların birbirine geçmesine yarar.

Dişler, bir çark üzerine uygulanan kuvveti diğer çarklara aktarır.

Dişli çarklar hareketin yönünü ve hızını değiştirmeye yarar.

1-Aynı merkezli dişliler:

Aynı merkezli dişlilerde;

Dönme yönleri aynıdır.

Dönme sayıları da aynıdır.

2-Farklı merkezli dişliler:

Dönme yönü zıttır.

Diş sayısı fazla olan az, diş sayısı az olan fazla döner.

3- Çapraz bağlı dişliler:

Dönüş yönleri zıttır.

Büyük dişli 1 tur attığında küçük dişli 1 turdan fazla döner.

VİDA

Vida, silindirle eğik düzlemin birleşmiş bir şekli gibi düşünülebilir.

Vida, bir silindir üzerinde spiral şeklinde açılmış oyuklardan oluşur.

Vida ile çok büyük sıkıştırıcı ya da delici kuvvetler elde edilebilir.

Çok büyük oranlarda kuvvetten kazanç sağlanabilir.

KAMA

Cisimleri delmek, kesmek, parçalamak ya da kaldırmak için kullanılan iki yüzü eğimli basit bir makinedir.

Kamalar, genelde demir ya da çelikten yapılır. Ucu sivri eğik düzlem şeklinde bir alettir.

İğne, bıçak, jilet, keski, makasın ağzı, keser, balta, kamaya benzer aletlerdir.

TEKERLEK

Bir milin etrafında, serbestçe dönebilen disk şeklinde bir araçtır.

Tekerlekler, üzerinde taşıdıkları cisimle zemin arasındaki sürtünmeyi azaltırlar.

Tekerlek, karada giden taşıtlarda, el arabalarında, çocuk arabalarında ve hareketli birçok sistemde kullanılır.

SICAKLIK

Bir maddeyi oluşturan taneciklerden birinin ortalama hareket (kinetik) enerjisini ifade eden bir değerdir.

Sıcaklık maddenin aldığı ısı enerjisinin bir ölçüsüdür. Isı alan maddelerin sıcaklığı artar.

Sıcaklık, enerji değildir.

Termometre ile ölçülür.

Isı ve Sıcaklık Arasındaki Farklar

Isı bir enerji çeşidi, sıcaklık ise bir ölçümdür.

Isı kalorimetre kabı ile sıcaklık termometre ile ölçülür.

Isı birimi kalori (cal) veya Joule, sıcaklık birimi ise derecedir.

Isı, madde miktarına bağlıdır, sıcaklık ise madde miktarında bağlı değildir.

Isı Maddeleri Nasıl Etkiler

Isı alan maddelerin sıcaklığı değişir.

Isı maddelerde hal değişikliğine neden olur. Isı alan katı madde sıvı, sıvı madde de gaz haline geçer.

Isıtılan maddelerin boyutları değişir, hacmi artar yani genleşir.

Isı atmosferde bazı olaylara neden olur. Rüzgar ve yağışların meydana gelmesi ısıyla ilgilidir.

Sonuç olarak ısı; sıcaklık değişimi, boyut değişimi ve hava değişimine neden olur.

  1. Sınıf Maddenin Ayırt Edici Özellikleri Konu Anlatımı

Bir maddeyi diğerlerinden ayırmamıza ve ayırdığımız maddeyi tanımamıza yarayan özelliklere denir. Bu ayır edici özellikler, fiziksel , kimyasal, biyolojik, nükleer… şeklinde sınıflandırılabilir. Tabloda bazı ayırt edici özelliklerin hangi fiziksel hallerde ayırt edici olduğu görülmektedir. Şimdi bu tablodaki özellikleri tek tek inceleyelim.

  1. Donma Noktası

Sıvı bir maddenin ısı vererek katı haline geçmesine donma denir. Sabit atmosfer basıncı altında bütün sıvı maddelerin katı hale geçtiği sabit bir sıcaklık değeri vardır. Bu değere donma sıcaklığı ya da donma sıcaklık noktası denir. Donma sıcaklığı maddenin ayırt edici özelliklerindendir.

  1. Erime Noktası

Sabit atmosfer basıncı altında bütün katı maddelerin katı halden sıvı hale geçtiği sabit bir sıcaklık değeri vardır. Bu sıcaklık değerine erime sıcaklığı ya da erime sıcaklık noktası denir. Sabit atmosfer basıncı altında her maddenin erime sıcaklığı farklı olduğu için maddeler için ayırt edici bir özelliktir.

[ads_color_box color_background=”#b3ffb4″ color_text=”#444″]Erime ile donma birbirinin tersidir. Bundan dolayı bir maddenin erime sıcaklığı, donma sıcaklığına eşittir. Erime ısısı da donma ısısına eşittir. [/ads_color_box]

  1. Kaynama Noktası

Sabit atmosfer basıncı altında bütün sıvı maddelerin, sıvı halden gaz hale geçtiği sabit bir sıcaklık değeri vardır. Bu sıcaklık değerine kaynama noktası denir. Kaynama sıcaklığı maddeler için ayırt edici bir özelliktir.

  1. Yoğunlaşma Noktası

Sabit sıcaklıkta ve basınçta saf gaz bir maddenin, gaz halden sıvı hale geçtiği sıcaklıktır. Genellikle birimi ( 0C ) olarak verilir. Saf bir sıvının buharlaştığı sıcaklıkta, buharı da yoğunlaşır.

  1. Esneklik

Katı bir maddeye dışarıdan bir kuvvet uygulandığında maddenin şekli değişir. Kuvvet ortadan kaldırıldığında madde tekrar eski hale geliyorsa bu olaya esneklik denir.

  1. Genleşme

Her hangi bir madde dışarıdan ısı aldığında eninde boyunda veya hacminde bir artış oluyorsa bu olaya genleşme denir. Genleşme katı, sıvı ve gazlarda görülür. Ancak genleşme kat sayısı yalnızca katı ve sıvılarda ayırt edici özelliktir. Gazlarda ise ortak özelliktir.

  1. İletkenlik

İletkenlik bir maddenin ısı ve elektriği iletip iletmemesi olayıdır. Katı ve sıvılarda ayırt edici bir özelliktir. Gazlarda ise değildir. Demir, bakır, grafit. lehim gibi maddeler elektriği iyi ilettiği halde; Elmas, hava, saf su,plastik gibi maddeler iyi iletmezler. Onun için iletkenlik katı ve sıvılarda ayırt edicidir.

  1. Çözünürlük

Çözünürlük; 100 gram çözücünün içinde, belli bir sıcaklık ve basınca bağlı olarak çözünebilen madde miktarına denir.
Çözünebilen bir maddenin içine farklı bir çözücü eklendiğinde etkileşim ortaya çıkar. Çözücü madde çözünen maddeyi ayrıştırır ve çözünme olayı gerçekleşir.

  1. Özkütle

Bir maddenin birim hacminin kütlesine özkütle denir. Özkütle aşağıdaki formülle hesaplanır, ölçülemez.

d=m/v

m = kütle (g)

v = hacim (cm3)

d = özkütle (g/cm3)

Özkütle maddenn üç hali (katı, sıvı, gaz) içinde ayırt edicidir. Saf bir maddenin özkütlesi bilinirse o maddenin hangi madde olduğu bilinir.(ALINTI.EMEĞİ GEÇENLERE TEŞEKKÜR EDERİM)

HER MADDENİN BİR ÖZKÜTLESİ VARDIR.